13 Aralık 2017
13 Aralık 2017,
 0

HPKON kapsamında ilk gün Semih Kumbasar yönetiminde gerçekleştirilen “Hidrolik Pnömatik Sektöründeki Yeni Stratejiler” konulu panelde, Odamız adına Ali Ekber Çakar, AKDER Yönetim Kurulu adına Osman Türüdü ve Servet Akkaynak,  Türkiye’nin Makinecileri adına Ahmet Yılmaz ile Gaziantep Üniversitesi’nden Sedat Bayseç konuyu masaya yatırdılar.

 

Panelde ilk sözü alan Gaziantep Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümünden Prof.Dr. Sedat Bayseç, konuyu akademik anlamda ele aldı ve kongrede sunulan bildirileri incelediğinde 8 bildirinin üniversiteden, 28 bildirinin sanayi kuruluşlarından, 7 bildirinin ise üniversite ile sanayi işbirliğinde hazırlandığını ifade ederek, sanayiden gelen bildirilerin üniversiteden gelen bildirilerden daha çok olmasının anlamlı olduğunu vurguladı. Bayseç konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Görüldüğü gibi geleceğe ilişkin trendleri üniversiteler değil özel sektör, firmalar belirliyor. Üniversitemizde bundan 40 yıl önce başlayan hidrolik pnömatik alanındaki çalışmalar 20 yıl boyunca çeşitli konularda yapılan araştırmalarla devam ettirilmiş ancak bu çalışmalar 1998 yılından itibaren durmuştur. Üniversitelerde bu alanda Ar-Ge’ler kesilirken, sanayide yapılan AR-Ge çalışmalarının hız kazandığını görüyoruz. Bu, üniversiteler için kötü bir şey değildir. Ar-Ge keyfi yapılan bir çalışma değil, sonucunda ticarileşme olan bir çalışma. Dolayısıyla sanayinin, hangi sektör para kazanacaksa o alanda çalışma yapması ve çaba göstermesi doğru olandır. Geçmişte hidrolik ve pnömatik alanında çok gelişme olmadı ancak uygulamada çok büyük değişiklikler oldu. Bu değişiklikleri öngörüp bu doğrultuda çalışma yaparak para kazanmak öncelikle özel sektörün görevi.”

Türkiye’nin Makinecileri adına daha sonra söz alan Ahmet Yılmaz, Almanya’nın Endüstri 4.0 diyene kadar kimsenin Endüstri 3.0 olduğunu bilmediğini ve Endüstri 3.0 yaşarken bir şeyler olup teknolojinin gelişmesiyle endüstri 4.0’a geçilme gibi bir şeyin gerçekleşmediğini belirtti. Bu kelimeyi ilk defa dönemin ABD Başkanı Obama’ya Berlin’de Merkel ve ekibinin sunduğunu söyleyen Yılmaz, Obama’nın bu tanım karşısında şaşırdığını ve kendince sonuç çıkardığını belirtti. Bu kavramın Almanlar tarafından ortaya çıkarılmasının ana sebebinin ABD ve Çin ile yaşanan makine sektörü ve ana teknolojik sektördeki küresel rekabet olduğunu ve ABD’nin bilindik sanayi dallarında, endüstri alanında kan kaybettiği iletişim ve internet teknololojileri konularında öne çıktığını ifade eden Yılmaz buna karşın Almanya’nın endüstri konusunda önde, ancak iletişim ve internet teknolojileri konusunda sıkıntılı olduğunu vurguladı. Yılmaz, “Almanya, Çinlilerin de artan bir güç olarak geldiğini görerek bunun yeniden dizayn edilerek dönüşümü gerektiğini düşünüyordu. Küresel pozisyon almak için Almanya marketing olarak türetildi ama Alman endüstrisinin önemli sorunlarının olduğu bir dönemde ortaya çıkarıldı. Bu iletişim teknolojileri sanayide nasıl kullanılır? Bu konuda ABD’de Big Data yok. Almanya’nın iddiası ise ‘makine işinin piri biz olduğumuza göre makine dili ve proseslerinde dijitalleşmenin piri biz olacağız’ şeklindedir ve bu iddialarını da büyük ölçüde gerçekleştirecekler” dedi. Yılmaz, hidrolik pnömatik alanı ve diğer sektörle ilgili beklentiler artık sadece kendi sektörüne ilişkin gelişmeleri takip etmek değil hem komşu alanların hem de diğer gelişmiş alanların takip edilmesi gerektiğini ifade etti.

Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar ise sektöre ilişkin sıkıntıları şu şekilde dile getirdi:

“Öncelikle sektöre ilişkin kendi cephemizden gördüğümüz eksiklikleri sıralamak istiyorum. Sorunları tek tek firmaların çözme yeteneği yoktur. Bu nedenle Akışkan Gücü Derneği’nin 1990’lı yıllarda başlattığı örgütlenme faaliyetlerinin mutlaka daha ileri bir seviyeye taşınması gerekmektedir. İkinci olarak mevzuatlara ilişkin çok ciddi sıkıntılar var. Bu sıkıntıların giderilmesine ilişkin çalışma yapılmasına ihtiyaç hissedilmektedir.  Ülkemizde bir sanayileşme politikası yok ve Hidrolik Pnömatik sektörünün birçok sektörle birlikte çalışma yürüttüğü için belirsizlikler devam etmektedir. Kalifiye ara teknik eleman ve mühendisler yeterince eğitilmemekte ve belgelendirilememektedir. Bu sektörün etik kuralları olmalı ama maalesef bu tür kuralların olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca sektöre ilişkin kalite kriterleri de tam olarak oluşturulamamıştır. Zaten o kriterler olsaydı merdiven altı dediğimiz üretimler olmazdı. Bu sektörde ciddi bir bilgi paylaşım eksikliği var. Firmalar ürettikleri bilgileri kendilerine saklayıp paylaşmadıkları sürece strateji geliştirme imkânı ortadan kalkar. AR-GE çalışmaları istenilen seviyede değil. Girdi maliyetlerinin yüksek olması sektör için bir sorundur ve sorun olmaya devam etmektedir. Güvenilir bir iç pazar olmamasını sektöre ilişkin sıkıntılarda biri olarak sıralayabilirim.”

Çakar, Makina Mühendisleri Odası olarak yürütülen çalışmalardan bahsederek sektör ile iş birliği içinde bu sorunların çözümüne dönük çalışma yapmaya hazır olduklarını dile getirdi.

AKDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Festo AG Genel Müdürü Osman Türüdü ise şunları söyledi:

“Firmamız, değişime bağlı olarak özellikle eğitim alanında değişiklik yapmaktadır. Hidrolik pnömatik kontrol teknolojilerindeki standart eğitimlerin yanı sıra artırılmış gerçeklik, big data nasıl kullanılır, bunu öğrenmemiz lazım. RFID ile pnömatik sistemler nasıl çalışır bunu öğrenmemiz lazım. Dolayısıyla firmamız bu yöndeki eğitim ve eğitim sistemlerini geliştirmeye başladı. Bu bakış açısıyla bakmaya başladığımızda temelde 3 prensip üzerinden gidilmeye başlanıldı. Bunlar bir teknoloji, iki organizasyon ve üç insandır. Sadece teknolojiyi geliştirmek önemli ama bunun yanı sıra en az onun kadar önemli olan organizasyon ve insanın nasıl geliştirileceğine ilişkin eylemler.”

Son olarak söz alan AKDER Yönetim Kurulu Üyesi ve Bosch Rexroth Genel Müdürü Servet Akkaynak,  5 yıl 10 yıl gibi stratejilerin artık uzun vadeli olmaya başladığını söyleyerek, bunların alışkın olunan süreler olmadığı ama kısa kısa stratejilerle yaşamın sürdürüldüğünü belirtti. Akkaynak ayrıca, “30 yıl önce kullandığımız otomobillerde belli yetkinlikler yeterliydi. Ancak bugünkü otomobillere müdahale etme şansımız daha az ama kullanmak için daha farklı yetkinlikler geliştirmemiz gerekiyor. Artık normal bir kullanımdan elektronik ve dijital anlamda kendimizi geliştirmemiz gerekiyor. İşler dijitalleştikçe çalışanlar işinden olacaklarına dair endişeye kapılıyor. Her dönüşüm beraberinde insan kaynağına olan beklentileri değiştiriyor. Bu geçiş döneminde insanlar kendilerini ona kanalize ederek çalışmalarını sürdüreceklerdir” dedi.